Umuda ve Hayale Direnç


Hoş geldin,

Uzun süredir aklıma ilginç konular geliyor ama üşendiğim için açıp da yazmıyorum şu zalım bloğa. Çoğulukla da sövgü dolu şeyler yazasım geldiği için de olabilir. Bu yazının çıkış noktası da ikinci sebep aslında biraz. Aklıma sürekli birilerine sövmek, tutup yakasına yapışıp silkelemek geldiği için kendimi yazmaktan alı koyduğumu fark ettim. Bence doğru bir strateji çünkü ülkede yeterince birbirine söven ve birbirini sevmemeyi başarmakta ultra yetenekli insanlar varken bir de benim buradan çıkıp vızırdamam milli ve yüzde yüz yerli sivri sinek orkestrasına çay taşımak gibi bir şey olacaktı.

Karanlık çağın içine doğmuş umutkâr(umut eden kimse) -kelimeyi ben uydurdum bence güzel oldu Türk Dili'ne armağanım olsun :) - bir insanım. Kendimi bildim bileli %1 ihtimal bile olsa inanmayı tercih ederim o ihtimale ve bu durumun bana benim "mucize" diye tahayyül ettiğim şeylerin başıma gelmesine vesile olduğunu düşünüyorum, en önce Allah'ın inayetiyle tabi. Her neyse, ne diyordum? Karanlık çağa doğmuş... Evet ben bizim karanlık çağda yaşadığımızı düşünüyorum ortalık ne kadar "aydınlık(!)" görünse de. Bu dünyayı daha da manasız kılan ucu bucağı olmayan sebeplerden şu an aklıma gelenleri yazayım mesela;

  • İnsanların tüketmek aşkına ihtiyacı olmayan şeylere saçma sapan para dökmesi(geçenlerde bir mont alayım dedim. Şu üstünde The North Pole yazan montu bir sürü insanda görünce herhalde ucuzdur deyip mağazada fiyatının 699 tl olduğunu gördüm. 699 tlye mont mu olur? Bir de bunca insan bu montu nasıl giyiyor? Gel de şimdi sövme! Gel de bu sistemin başındakileri(global finans çeteleri) bir kaşık suda boğar gibi yapıp sonrasında türlü işkencelerle yavaş yavaş öldürme! Neyse sakin olalım. Ha bir de bunu müslümanım deyip de yapanlar yok mu! En çok onlara kıl oluyorum. İki hırkası olan bir peygamberin ümmetisin oğlum sen! Ne ayak? Ah kapitalist müslümanlar ah. 
  • İnsanların sosyal medyada sahip olmadığını bildiğimiz hayatları yaşıyormuş gibi yapması. Özel efektler ve son moda kıyafetlerle(yukarıdaki fiyatı hatırlayın) başkalarının kendilerine empoze ettiği güzellik(!) algısı yüzünden bin bir çeşit hale girmeleri ve bunu herkesle aynı şekilde yaparken "farklı ve kuul" olduklarını düşünmeleri (bkz. Black Mirror "Nosedive" bölümü)
  • Kanser vakalarının tüm dünyada artış göstermesindeki başlıca sebebin vücudumuza özgür irademizle(!)(ünlem koydum çünkü sabahtan akşama kadar öyle veya böyle sayısız reklama maruz kalan zavallı bir tür olarak özgür iradenin varlığına dair baya şüpheciyim bu aralar) aldığımız besinler olduğunu bilmemize/bilgilendirildiğimize rağmen şuursuzca ne idüğünü bilmediğimiz gıdamsı şeyleri yiyor oluşumuz. Bir de bu konuda bizi uyaran insanları sebepsizce tiye almamız.(Etrafta gıdaya dair bildiği her şeyi sorumluluk gereği herkesle paylaşan biri olarak başıma sıkça gelmektedir) 
  • İnsanların düğüne kredi çekerek servet harcamaları, onun borcunu bittikten sonra arabaya servet harcamaları, o da bittikten sonra ev kredisine hayatlarını ipotek etmeleri ve bunları yaparken-özellikle düğün fazında- kendilerini eşsiz hissetmeleri. He cafer sahil kenarında eşinle daha borcunu ödeyemediğiniz gelinlik ve damatlıkla fotoğraf çektiren bir tek sensin, Tamam hadi 267 like aldın, geç de canın eşin sana sunum hazırlasın kıtlama çay için eti petit beurre ile. Yav bu ülkede gelinlerin tatlı telaşı adı altında gelinlerin evlerinin fotoğraflarını paylaştığı bir facebook sayfası var, evlendirme programları var. Allah bereket versin. Saçmalık deniz olsa şu anki halimizle o denizin efendileri biz oluruz.
  • Eğitim sistemine deha olarak giren bir çocuğun bile aldığı  12 yıllık eğitimden sonra embesil olarak  mezun olma olasılığının olduğu bir eğitim sisteminin olması. 
  • Şükür politikası ile hayatımızın ne kadar iyi olması gerektiğine başkalarının karar vermesi, bizim de buna koyun gibi itaat etmemiz.(Şimdi bunu okuyan biri "Ahmet sen 80leri görmedin bol keseden sallamayı bilirsin" diyebilir. Burada demek istediğim şükürsüzlük değil. Yahu belki de bizim sağlıklı bir hayat yaşamamız için günde 4 saat çalışmamız gerekiyor. Bu neden mümkün olmasın? Sen istemediğin için  mümkün olmuyor canım kardeşim ismail. Neyi ne kadar talep edeceğimize niye sınır çekiyoruz ki? Bu arada herkes günde 4 saat çalışsa da bu dünya dönermiş yapılan araştırmalara göre. Birileri bizim emeğimizi hüplettiği için bu kadar çalışıyoruz yani. Neyse janım yhaa hadi starboksa gidelim pumpkinşikolatta gelmiş kristmıst öncesi iyi gelir eheueheueheu. 
  • İnsanların yasaktır ibaresi geçen her şeye otomatikman itaat etmesi. Nefes almak yasak desen yeni bir yaşam formuna gireceğiz neredeyse.
  • Moda diye bir şeyin olması. Bizim ne giyeceğimize neden bir grup elitist karar veriyor kardeşim? Onlar olmasa giyinmeyecek miydik? 
  • Nefretin sevgiye nazaran daha kolay sahip olunan bir duygu olması.
  • Dünyadaki gelir eşitsizliği
  • İnsanların elitlerin cebi dolsun diye öldürülmeleri ve bizim bunu izleyişimiz.
  • Üretmeden tüketmemiz. Ha bu arada bu hızda tüketmeye devam edersek maksimum 100 yıl içinde ham maddelerimiz tükenecek ama sen bilirsin pelinsu kahven hazırdır.

Bu liste uzar gider beyler bayanlar. Yazarken bile sinirlendim ve yoruldum. Düşünün bunların içinde yaşadığımız, bir yüzyıldayız. . Bizim de imtihanımız bu olsa gerek ya da en azından benim imtihanım. 

Yukarıdaki maddeler bile nasıl manasız bir dünyada yaşadığımızı idrak etmek için yeterli kanaatimce. Evet başta da söylediğim gibi bu blog yazısının bir çıkış noktası var o da kötüyü artık büyütmek istemeyişim. Kötü kötü şeyler yapmasak bile ondan bahsederek de büyütebileceğimiz bir şey. Konuşarak propagandasını yapıyoruz çünkü. İyiyi görmüyor gibi oluyoruz, yokmuş gibi davranıyoruz ama kainatta her şey zıttıyla var oluyor, dualite dünyasındayız sonuç olarak. Şimdi bana "E Ahmet yukarıda yazdıklarınla sen kötülüğün propagandasını yapmış olmuyor musun?" diyebilirsiniz ama benim iyiliğe yer açmam ve onu büyütme çabam kötüyü görerek ve varlığını kabul ederek oldu. Yani problemi çözmemiz için önce problemin olduğunu sonrasında da problemin ne olduğunu tanımlamamız gerekir.(There is an elephant in the room hikayesi) Yukarıda yazdıklarımızı bu minvalde görmenizi isterim.



Umuta ve hayale gelmeden önce ben neden hala umutkârım?


1. Yukarıda Allah olduğunu bildiğim sürece umutsuzluk bir inanan olarak bana yakışmaz.
2. Allah'ın yarattığı en güzel ve üstün varlık olarak insana dair olan inancımı yine aynı sebepten ötürü yitirmem söz konusu olamaz.
3. Hali hazırda zaten çok güzel şeyler oluyor.
  • Paylaşım ekonomisi(zumbara, couchsurfing, airbnb, bla bla car vs) ile insanların farklı hizmetleri başka insanlardan bire bir sağlayarak var olan gelir eşitsizliğine karşı aşırı zekice ve barışçıl bir şekilde alternatif oluşturmak suretiyle sermayenin tabanda eşit şekilde dağılmasının önünün açılması
  • Bitcoin: Şu an için online olan sahibinin belli bir grup insanın olmadığı alternatif bir para birimi
  • Açık Kaynak Teknolojisi: Yazılımların patentsiz ve dolayısıyla ücretsiz ve herkese erişilebilir olmasını sağlayan teknolojideki paylaşım felsefesi. 
  • Çin'de IMF'ye alternatif olarak kurulan Asya Altyapı ve Yatırım Bankası
  • Dünyada sürdürülebilir enerjiye geçilmesi
  • Sıklıkla gördüğüm insanların iyilik hikayeleri.........  diye uzar gider bu liste.
Temel olarak bu 3 maddede toplamış olayım. 

Evet gelelim umuda ve hayal etmeye, 
Bu ikisine dair bir şey söylemeden önce hayatımda birebir deneyimlediğim hikayeyi anlatmak isterim. Ağzımı olumsuz şeylerden bahsetmek için ne zaman açsam cümlemin ben bitirmeden tamamlandığını ve hatta üstüne etki gücünü 10 kata kadar çıkaran olumsuz cümlelerin insanlar tarafından eklendiğini görüyorum. Geçenlerde yaşadığım bir diyalog;

Ben: Booking.com kapatılmış.
Arkadaşlarım; Nerede?
Ben: Türkiye'de
Arkadaşlarımdan birisi: Tey Allah'ım ya. Bir gün de güzel bir şey olsun şu ülkede! 
Arkadaşlarımdan ötekisi: Al işte köprülerden bu kadar para kesen zihniyet tabi para tek elde toplansın diye kapatır booking i. Valla bu ülkede bir şey yapılmaz. Bırak ya! 
Arkadaşlarımdan birisi: Şimdi otellere, turizm şirketlerine bir ton para ödeyeceğiz.................................... şöyle olacak ah, böyle olacak vah......

*Cümleler bire bir aynı değil ama buna yakın şeylerdi. 

Booking.com kapatılmış dedikten sonra, sonrasında neler olabileceğine dair ruhumu karartmama sebebiyet veren yeterli derecede olumsuz cümle kurulmuştu o an. Bir tek cümlemle hayatımın 10 dakikasını karanlık bir çukurda her şeyin daha da kötü olacağına dair bir inançla geçirdim. Benim için 10 dakikaydı bu, çünkü bu duruma dair farkındalığım gelişmişti. Farkında olmasam belki de 1 günüm böyle inanarak karanlıkta geçecekti. Karanlıkta geçirdiğin bir gündeki senle aydınlıkta geçirdiğin sen aynı olur mu?  

Gelelim deneyimlediğim diğer senaryoya. Dediğim gibi umutkâr bir insanım ve geleceğe dair olumlu vizyonumu hala insanlarla paylaşacak kadar cüretkarım. Cürratkarım diyorum çünkü genelde karşılaştığım diyaloglar şöyle oluyor.

Ben: Ne olursa olsun ben inanıyorum insanoğluna. İnşallah çok güzel şeyler olac...
Arkadaşlarım: Yav Ahmet geç ya! Saf mıdır nedir? Nerede yaşıyosun olum sen? İnsanlıkmış insanlık nerde hey olum hey.
Ben: Öyle deme be abi
Arkadaşlarım: He Ahmet tamam hadi çakmağı ver.

Diyalogda tabi mübalağa var ama genelde hayalim ve umudum sebep belirtmeden baş gösterince bu tür tepkiler alıyorum. Sebepsiz yere bile inanmak suç oluyor arkadaş! Sebep vermeden hayal kurmaya yeltendiğimde böyle tepkiler alınca ben de çakallık yapıp öncesinde dünyada ve memlekette olup biten güzel şeylerden bahsedip sonrasında hayalimden bahsediyorum. Bu sefer de herkes görmezden geliyor. Ben orada yokmuşum gibi davranıyorlar. :D Booking.com kapatılmış dedikten sonra zorla susturduğum insanlar dut yemiş bülbüle dönüyorlar.

Bunu fark ettikten sonra tabi ki nedenlerine dair kafa patlattım bir süre ve vardığım sonuç şu;

Umut ve/veya hayal beraberinde sorumluluk getiriyor. Daha iyi bir dünya hayal edince eski dünyadaki gibi hareket edemiyorsun. Örneğin: gelecekte tüm gıdaların sağlıklı olabileceğine inandığında sağlıksız gıdaları alamıyorsun, herkesin birbirini saydığı ve sevdiği bir dünya hayal edersen hayatında saygısızlığa ve nefrete alan kalmamış oluyor. Kısacası bence insanlar konfor alanlarından çıkmak istemedikleri için umut etmiyorlar ve hayal kurmuyorlar. Herkes her şeyin git gide daha da kararacağına öyle inanmış ki bir mum yakanın üstüne çullanıp söndürmek istiyor küçük bir umut ışığını bile. Benim için durum böyle en azından. Bu tespitim de yargı/aşağılama gibi görülmesini istemem. Bu durumdan ben de %100 sıyrılmış olmadığımdan "bizi" anlıyorum, yorgunluğumuzu ve tükenmişliğimizi. Sıkıntı yok ama umut var :) 

Sana bir şey söylemek istiyorum güzel yürekli kardeşim. 

Yaptıklarımızın, söylediklerimizin, umut ve hayal ettiklerimizin manalı olması için sonunda dünyayız kurtarmak zorunda değiliz. Daha iyi bir dünyanın inşaatına tuğla koymak olursa maksat sanıyorum işler kolaylaşacak ve bizi umuda karşı direndiren o ağır sorumluluk duygusu ortadan kalkacak..

Gelin hep beraber teslim olalım umuda ve hayale. 
Buraya kadar geldiğin için de teşekkür ederim. 

Daha iyi günlere... 















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sapkın Tarikatlar ve İnsan Devşirme Yöntemleri

Dev Saguro Kaktüsleri

Hayattan Nasibini Almak